Kaş'ta Uçsuz bucaksız bir deniz bekliyor sizleri. Sessiz, mavi ve sonsuz… İleride iki balık oynaşıyor, diğer tarafta bir dalgıç, daha derinlerdeki mağaralara ilerliyor. Akdeniz'in halen bozulmamış beldelerinden biri olan Kaş, Antalya'dan Fethiye'ye uzanan sahil şeridinde yer alan şirin bir liman kasabası. Batıyı Toros Dağlarının dik yamaçlarının denizle buluştuğu noktada; yarımadalar, adacıklar ve komşusu Meis Adası ile kuşatılmış. Beyaz badanalı evleri, Akdeniz’in maviliklerine irili ufaklı koylarla uzanmış Çukurbağ yarımadası ve yarımadanın ucundan neredeyse bir taş atımlık mesafedeki Meis adası. Bu kadar yakın olan iki nokta arasında karşılıklı alışveriş de yapılabiliyor. Antik çağdaki adı Megiste olan Meis çok iyi korunmuş ve bakımlı bir turizm merkezi niteliğinde. Küçük uçakların inip kalkabileceği bir de havaalanı var. Antalya ile Dalaman arasındaki yüzlerce kilometrelik sahil şeridinde tek bir havalimanımız yokken ve Kaş’a en az 5 saat süren yorucu bir kara yolculuğuyla turistler taşınırken, küçücük Meis adasına vızır vızır uçak seferleri yapılması Kaş’lı turizmcilerimizin yüreğini sızlatıyor.

İşte; Kaş’a girmeden, ta yukarılardan bakıldığında gözler önüne serilen manzara bu. Çukurbağ yarımadasını çepeçevre dolaşan asfalt yol, Kaş’ın içinden, limanın önünden başlıyor. Antik tiyatro da bu yolun sağında kalıyor. İyi korunmuş durumda. Tiyatronun kuzeydoğusunda da kentin nekropolü bulunuyor. Büyük bölümü kayadan oyularak meydana getirilmiş Dorik nizamda bir mezar ilgi çekici. Giriş duvarında ise kadın figürleri işlemeli.

Kaş Hakkında

Çukurbağ yarımadası son yıllarda yerleşime açıldı. Önce villalar, ardından sıra sıra butik oteller yapıldı. Yarımadanın çevresi kayalık ama denizi nefis. Bu yüzden genelde dalışların bir kısmı bu tarafta yapılıyor. Kaş'ın M.Ö. 2. bin yılındaki isminin Habessos olduğu biliniyor. Şehirde bulunan iki ayrı dilde yazılmış bir yazıta göre, antik dönemlerde, Orta Lykia Bölgesi'nin eski liman kenti Antiphellos'un üzerine kurulduğu söyleniyor. 20. Yüzyılın başlarına kadar da Andifli olarak adlandırılmış. Bölge ormanlarından elde edilen sedir ağacı, meşe palamudu ticareti ve süngercilik sayesinde gelişerek, kendine yeten zengin bir şehire dönüşmüş.

Kaş'ın tarihsel kalıntıları arasında dikkat çeken anıtlarından biri olan ve uzun çarşı caddesi üzerinde karşımıza çıkan M.Ö. 4. yüzyıla dayanan bir lahid bulunuyor. Kasaba içerisinde dolaşırken birçok kaya mezarları, lahitler ve "mausoleion" adı verilen mezar anıtları ile karşılaşmak mümkün. Şehrin batısında, Antiphellos'un Hellenistik dönem'e tarihlenmiş tiyatrosu ise oldukça sağlam durumda. Kaş, tarihi eserleri yanında tam bir doğa cenneti: Büyük çakıl, Küçük çakıl ile Kalkan yolu üzerinde bulunan Kaputaş plajı, tertemiz sularında serinleyebileceğiniz yerler. Ayrıca, sadece denizden ve yürüyüş rotasından ulaşılabilen, antik Sebeda kentini ve Antiphellos'un ikinci limanı olan Limanağzı Plajı'nı da unutmamak gerekir. Doğayla tarihin bütünleştiği Kekova'ya (Simena) yine tekneyle gidilebildiği gibi, karadan Üçağız'a (Theimioussa) gidilip ardından motor veya deniz kanosuyla (sea kayak), batık kent ve inci gibi işlenmiş koylar gezilebilir.

Kaş'ın çevresinde yer alan mağaralardan Mavi Mağara, Aşırlı Adası Deniz Mağarası, Kekova Adası Deniz Mağarası, güvercinleri ile ünlenen Güvercinlik Mağarası, tüysüz yarasaları ve ayazma kalıntısı ile Hıdrellez Mağarası dikkat çekici. Her türlü doğa aktiviteleri merkezi olarak gittikçe popüler hale gelen Kaş, Akdeniz'in en önemli dalış merkezlerinden biri. Değişken kıyı yapısı, antik batık ve amphoraları, resif, kanyon ve mağaralar ile fauna ve floranın zenginleştirdiği, yasak bölgelerin büyük bir bölümünün dalışa açıldığı, güçlü akıntıların olmadığı, berrak ve turkuaz deniziyle bu ilgiyi hak ediyor.